İsrail Filistin Sorunu Ne Zaman Başladı ?

Ramiz

Global Mod
Global Mod
İsrail-Filistin Sorunu: Kökenleri ve Tarihi

İsrail-Filistin sorunu, kökenleri binlerce yıl öncesine dayanan, karmaşık ve derin bir tarihe sahip olan bir çatışmadır. Bu sorun, modern devletin kuruluşundan çok öncesine, antik dönemlere kadar uzanmaktadır. İsrail-Filistin toprakları, tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin ve kültürlerin kesişim noktası olmuştur. Bu çatışmanın temelini oluşturan faktörler arasında etnik, dini ve siyasi farklılıkların yanı sıra toprak ve yerleşim sorunları da bulunmaktadır.

Bu sorunun kökenleri, MÖ döneme kadar uzanmaktadır. Antik çağlarda, bölgede çeşitli halklar ve krallıklar hüküm sürmüştür. Özellikle, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi monotheist dinlerin kutsal yerleri barındıran bu coğrafya, sürekli olarak çatışmaların odağı olmuştur. Özellikle, Yahudilik ile İslam arasındaki tarihî bağlantılar ve kutsal topraklara duyulan talepler, günümüz İsrail-Filistin sorununun temellerini oluşturmuştur.

Modern Dönemde Siyonizm ve Filistin Kurtuluş Mücadelesi

Modern dönemde, İsrail-Filistin sorununun belirleyici faktörlerinden biri Siyonizm hareketidir. Siyonizm, Yahudi ulusal kimliğinin ve bir Yahudi devletinin kurulması fikrini savunan bir ideolojidir. Özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da artan antisemitizm ve Yahudi ulusal kimliğinin güçlenmesi, Siyonizm fikrinin yayılmasını tetiklemiştir. Bu dönemde, özellikle Theodor Herzl'in liderliğinde Siyonist hareket, Yahudi yerleşimcilerin Filistin'e göç etmesini ve bir Yahudi devleti kurulmasını savunmuştur.

Filistin ise Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olarak uzun yıllar boyunca çeşitli etnik ve dini gruplara ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı döneminin sona ermesiyle birlikte, bölgedeki İngiliz mandası döneminde Filistin toprakları üzerindeki siyasi ve toprak anlaşmazlıkları artmıştır. Bu dönemde Filistinli Araplar, topraklarını savunmak ve bağımsızlık taleplerini dile getirmek için çeşitli mücadeleler vermiştir. Bunların arasında en önemlisi, 1936-1939 yılları arasında gerçekleşen Büyük Arap Ayaklanması'dır.

Birleşmiş Milletler ve İsrail Devletinin Kuruluşu

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Yahudi yerleşimcilerin Filistin'e göçü ve Siyonist hareketin güçlenmesi, İngiliz mandası altındaki Filistin'de çatışmaların tırmanmasına neden oldu. 1947'de Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarının bölünmesini öneren bir plan kabul etti. Bu plan, Filistin topraklarının bir kısmının Yahudilere, bir kısmının da Araplara verilmesini öngörüyordu.

Ancak, bu plan Filistin'deki çatışmaları sonlandırmadı, aksine şiddeti artırdı. 1948'de, İsrail Devleti'nin kurulması ve bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte, bölgedeki çatışmalar iyice şiddetlendi. Filistinli Araplar ve komşu Arap ülkeleri, İsrail'in kuruluşunu tanımayarak ve kendi topraklarının bir kısmının İsrail'e verilmesini reddederek çatışmaları derinleştirdi. Bu dönemde, Arap-İsrail savaşları yaşandı ve yüz binlerce Filistinli yerinden edildi.

Süregelen Çatışma ve Barış Süreci Denemeleri

İsrail'in kurulmasının ardından, İsrail-Filistin sorunu bölgede süregelen çatışmalarla ve toprak anlaşmazlıklarıyla karakterize oldu. 1967'deki Altı Gün Savaşı, İsrail'in Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi gibi stratejik bölgeleri ele geçirmesiyle sonuçlandı. Bu durum, İsrail-Filistin sorununu daha da karmaşık hale getirdi ve Filistinli grupların özerklik ve bağımsızlık taleplerini güçlendirdi.

Sonraki yıllarda, çeşitli barış süreçleri ve anlaşma girişimleri yaşandı. Özellikle 1990'larda Oslo Anlaşmaları, İsrail ve Filistin Yönetimi arasında bir barış süreci başlatmayı amaçladı. Ancak, bu süreçlerde yaşanan çatışmalar, terör saldırıları ve toprak anlaşmazlıkları, kalıcı bir çözüm bulunmasını zorlaştırdı.

Günümüzde Durum ve Gelecek Perspektifleri

Günümüzde, İsrail-Filistin sorunu hala çözüme kavuşmamış durumda ve b

ölgedeki tansiyon yüksek seviyelerde devam etmektedir. İsrail'in yerleşim politikaları, Filistinli grupların terör saldırıları, sınırların belirlenmesi ve Kudüs'ün statüsü gibi konular hala çözüme kavuşturulmayı bekleyen temel meseleler arasında yer almaktadır.

Gelecekte, İsrail-Filistin sorununun çözümü için taraflar arasında yapıcı diyaloğa ve uzlaşma sağlanmasına ihtiyaç vardır. Uluslararası toplumun da bu sürece destek vermesi ve arabuluculuk yapması gerekmektedir. Ancak, bu sorunun karmaşıklığı ve tarihsel derinliği göz önüne alındığında, kalıcı ve adil bir çözüm bulmak oldukça zorlu bir süreç olacaktır.
 
Üst